Перевод: со всех языков на все языки

со всех языков на все языки

birine işaret etmek

  • 1 signe

    n m
    1 indice belirti [beliɾ'ti]

    C'est le signe de l'arrivée du printemps. — Bu baharın geldiğinin belirtisidir.

    2 geste işaret [iʃaː'ɾet]
    3 en signe de göstermek

    Il a démissionné en signe de protestation. — Karşı olduğunu göstermek için istifa etti.

    4 astrologie burç [buɾʧ]

    Dictionnaire Français-Turc > signe

  • 2 Zeichen

    Zeichen <-s, -> ['tsaıçən] nt
    1) a. astrol, ling, mus işaret; ( Symbol) simge, timsal; (Ab\Zeichen) nişan; (Akten\Zeichen) işaret, sayı; (Waren\Zeichen) marka;
    unser/Ihr \Zeichen işaretimiz/işaretiniz, sayı/ilgi;
    sie ist im \Zeichen des Löwen geboren Aslan burcunda doğmuştur
    2) ( Signal) sinyal; ( mit der Hand) işaret; ( Beweis) emare;
    jdm ein \Zeichen geben birine işaret etmek;
    das ist kein gutes \Zeichen bu iyi bir emare değil
    3) (An\Zeichen, Vor\Zeichen) belirti alamet; med semptom

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > Zeichen

  • 3 weisen

    weisen <weist, wies, gewiesen> ['vaızən]
    I vi
    auf etw \weisen birine işaret etmek, birini göstermek
    II vt
    jdm etw \weisen birine bir şeyi göstermek;
    etw von sich dat \weisen bir şeyi üstüne almamak;
    jdn aus dem Saal \weisen birini salondan kapı dışarı etmek;
    jdn von der Schule \weisen birini okuldan atmak [o uzaklaştırmak]

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > weisen

  • 4 подавать

    несов.; сов. - пода́ть

    пода́ть кому-л. портфе́ль — birine çantasını vermek

    пода́ть кому-л. стул — birine bir iskemle vermek / getirmek

    с су́дна по́дали трап — gemiden iskele verdiler / indirdiler

    2) ( ставить на стол) servis etmek / yapmak; getirmek

    по́дали суп — çorba geldi

    по́данный ему́ суп — önüne getirilen çorba

    ку́шать по́дано — yemek hazır

    3) тк. несов., в соч.

    э́то блю́до подаю́т с со́усом — bu yemek salçalı olarak servis edilir

    пода́ть ни́щему — dilenciye sadaka vermek

    5) (подводить для посадки, погрузки) getirmek

    по́езд подаду́т на другу́ю платфо́рму — tren başka perona gelecek

    маши́на по́дана́ — araba hazır

    6) (заявление, просьбу и т. п.) vermek

    подава́ть заявле́ние — dilekçe vermek

    подава́ть в суд на кого-л. — birini dava etmek, mahkemeye vermek

    7) спорт. servis yapmak / atmak

    подава́ть мяч (в теннисе, волейболе)servis yapmak

    ••

    пода́ть сове́т — öğüt vermek

    пода́ть го́лос — ( откликнуться) ses vermek; (проголосовать за кого-л.) birine oy vermek

    подава́ть знак — işaret etmek

    пода́ть знак руко́й — eliyle bir işaret vermek

    пода́ть ру́ку кому-л( для рукопожатия) elini uzatmak; ( для помощи) el vermek

    пода́ть друг дру́гу ру́ку — el sıkışmak

    подава́ть кома́нду — komut / kumanda vermek

    пода́й наза́д! — al geri!

    Русско-турецкий словарь > подавать

  • 5 signaler

    v t
    indiquer işaret etmek

    Le panneau signale un danger. — Levha bir tehlikeyi işaret ediyor.

    Dictionnaire Français-Turc > signaler

  • 6 zeigen

    zeigen ['tsaıgən]
    I vt
    1) ( allgemein) göstermek, işaret etmek; ( vorführen) göstermek; ( Film) göstermek;
    jdm etw \zeigen birine bir şey göstermek; ( beibringen) göstermek;
    dir werd' ich's \zeigen! ( fam) ben sana gösteririm!
    2) (an\zeigen) göstermek;
    das Thermometer zeigt zwei Grad termometre iki derece gösteriyor
    3) ( an den Tag legen) göstermek, ortaya koymak
    4) ( beweisen) göstermek;
    nun zeig mal, was du kannst! ( fam) hadi göster bakalım, ne yapabildiğini!
    II vi işaret etmek ( nach -e);
    auf etw/jdn \zeigen bir şeye/kimseye işaret etmek;
    sie zeigt nach rechts sağı gösteriyor;
    zeig mal! göstersene!, göster bakayım!
    III vr
    sich \zeigen
    1) ( allgemein) görünmek; ( sich sehen lassen) kendini göstermek;
    sich besorgt \zeigen endişeli görünmek;
    wie kann ich mich Ihnen erkenntlich \zeigen? bana yapmış olduğunuz iyiliğe karşılık size ne;
    er zeigt sich heute von seiner besten Seite bugün kendini en iyi tarafıyla gösteriyor;
    mit ihm kann man sich überall \zeigen onunla her yerde görünebilirim
    2) ( sich herausstellen) ortaya çıkmak, belli olmak; ( zum Vorschein kommen) ortaya çıkmak, görünmek, gözükmek;
    das wird sich \zeigen bu ortaya çıkacaktır, bu belli olacaktır

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > zeigen

  • 7 verweisen

    verweisen*
    irr
    I vt
    1) ( hinweisen) göndermek (auf/an -e/-e), işaret etmek (auf/an -e/-e); ( aufmerksam machen) dikkatini çekmek(-in) (auf/an -e/-e);
    jdn in seine Grenzen \verweisen birine haddini bildirmek
    2) ( des Landes) sınır dışı etmek ( aus -den); ( von der Schule) uzaklaştırmak, kovmak, tart etmek
    3) ( geh) ( rügen) kınamak; ( schärfer) azarlamak, paylamak
    4) jur ( überweisen) göndermek (an -e), havale etmek (an -e)
    II vi işaret etmek ( auf -e), gönderme yapmak ( auf -e)

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > verweisen

  • 8 pointer

    I
    v t
    1 işaret etmek
    2 marquer işaretlemek
    II
    v i
    1 sivrilmek

    Les arbres pointent vers le ciel. — Ağaçlar göğe doğru sivriliyor.

    2 s'enregistrer au travail çalışanların işe giriş çıkışlarını denetlemek

    Dictionnaire Français-Turc > pointer

  • 9 показывать

    несов.; сов. - показа́ть
    1) врз göstermek

    показа́ть ребёнка врачу́ — çocuğu doktora muayene ettirmek

    пока́зывать кому-л. го́род — birine şehri göstermek / gezdirmek

    пока́зывать фильм — filim göstermek

    пока́зывать кому-л. доро́гу — birine yolu göstermek

    пока́зывать глаза́ми что-л. — gözleriyle bir şeyi göstermek / işaret etmek

    2) ( изображать) göstermek, sergilemek, gözler önüne sermek

    а́втор пока́зывает жизнь дере́вни — yazar köyün hayatını sergiliyor / gözler önüne seriyor

    3) ( проявить) göstermek, ortaya koymak

    пока́зывать хра́брость — yiğitlik göstermek

    показа́ть своё полити́ческое лицо́ — kendi siyasi kişiliğini ortaya koymak

    4) (обнаружить, раскрыть) göstermek, sergilemek; ortaya koymak

    пока́зывать оши́бочность чего-л. — bir şeyin yanlışlığını sergilemek / gösterme

    не пока́зывать свои́х чувств — duygularını belli etmemek / dışa vurmamak

    вре́мя пока́жет — zaman gösterecek (bunu)

    перегово́ры показа́ли, что... — görüşmeler... gösterdi / ortaya koydu

    кома́нда показа́ла хоро́ший футбо́л — takım iyi bir futbol çıkardı / ortaya koydu

    часы́ пока́зывали три — saat üçü gösteriyordu

    показа́ть результа́т 18 ме́тров — спорт. 18 metrelik derece yapmak

    что́бы показа́ть хоро́ший результа́т в кома́ндном зачёте... — takım tasnifinde iyi bir dereceye gitmek için...

    пока́занная им сре́дняя ско́рость — kaydettiği vasati sürat

    на стометро́вке он показа́л (результа́т) 11 секу́нд — yüz metrede 11 saniyelik derece yaptı

    я тебе́ покажу́! — разг. gösteririm / öğretirim sana!

    вре́мя пока́жет — zaman gösterecek (bunu)

    7) ( давать показания) ifade vermek; tanıklık etmek

    как показа́л свиде́тель,... — tanığın verdiği ifadeye göre

    он показа́л на тебя́ — senin aleyhine tanıklık / şahadet etti

    ••

    показа́ть себя́ — kendini göstermek

    показа́ть язы́к — dil çıkarmak

    проти́вник показа́л спи́ну — düşman yüz geri etti

    Русско-турецкий словарь > показывать

  • 10 zuzwinkern

    zu|zwinkern
    vi
    jdm \zuzwinkern birine göz kırpmak, birine gözleriyle işaret etmek, birine kaş göz işareti yapmak

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > zuzwinkern

  • 11 наносить

    I сов.

    наноси́ть бо́чку воды́ — su taşıya taşıya fıçıyı doldurmak

    II несов.; сов. - нанести́
    1) (водой, ветром) (rüzgar, akarsu, sel) yığmak; bırakmak

    нанесённый ве́тром снег — rüzgarın (getirip) yığdığı karlar

    2) (обозначать, отмечать) göstermek

    наноси́ть что-л. на ка́рту — bir şeyin yerini haritaya işaret etmek

    3) ( причинять) uğratmak

    наноси́ть оскорбле́ние кому-л.birini tahkir etmek

    нанести́ пораже́ние кому-л. — birini yenilgiye uğratmak; birini mağlup etmek

    наноси́ть уще́рб интере́сам кого-л. — birinin çıkarlarını zedelemek; birinin çıkarlarına zarar vermek

    ••

    нанести́ визи́т кому-л.birini ziyaret etmek

    нанести́ кому-л. визи́т ве́жливости — birine nezaket ziyaretinde bulunmak

    Русско-турецкий словарь > наносить

  • 12 marquer

    I
    v t
    1 signaler işaretlemek
    2 fam écrire yazmak
    3 impressionner iz bırakmak

    Cet incident l'a marqué. — Bu olay kendisinde izler bıraktı.

    Il a marqué son époque. — Çağında iz bıraktı.

    4 işaret etmek

    Ma montre marque dix heures. — Saatim on'u işaret ediyor.

    5 exprimer göstermek
    6 gagner başarmak
    II
    v i
    1 tacher iz bırakmak
    2 fig impressionner bir anı bırakmak

    Dictionnaire Français-Turc > marquer

  • 13 давать

    vermek; getirmek,
    kazandırmak; atmak,
    vurmak; müsaade etmek,
    bırakmak
    * * *
    1) врз vermek

    дава́ть де́ньги — para vermek

    дава́ть уро́ки — ders vermek

    дава́ть конце́рты — konser vermek

    дава́ть возмо́жность — olanak vermek

    дава́ть взя́тки — rüşvet vermek

    в тот день дава́ли "Оте́лло" — o gün "Otello" oynanıyordu

    э́то не ка́ждому дано́ — bu herkesin harcı / kârı değildir

    не ка́ждому поэ́ту бы́ло дано́... —...mak her şaire nasip olmamıştır

    2) ( приносить как результат) getirmek; kazandırmak; vermek

    дава́ть при́быль — kâr getirmek

    дава́ть хоро́шие урожа́и — iyi ürünler vermek

    со́лнце даёт тепло́ — güneş ısı verir

    золота́я меда́ль даёт (кома́нде) пять очко́в — altın madalya beş puandır

    это тебе́ ничего́ не даст — bu sana hiç bir şey kazandırmaz

    э́тот го́род дал (ми́ру) мно́гих изве́стных учёных — bu şehirden birçok ünlü bilim adamı yetişmiştir

    э́то расте́ние цвето́в не даёт — bu bitkinin çiçeği olmaz

    3) ( наносить удар) atmak; vurmak
    4) в сочетании с некоторыми сущ. (производить делать)

    дава́ть знак / сигна́л — işaret vermek

    дать два вы́стрела — iki el ateş etmek

    дава́ть звоно́к — zil çalmak

    дава́ть обеща́ние — vaatte bulunmak, vaad etmek

    дава́ть указа́ние — talimat vermek

    дава́ть разреше́ние — müsaade vermek, müsaade etmek

    6) (позволять, предоставлять возможность) müsaade etmek; bırakmak; часто переводится глаголом понудительного залога

    дай пройти́ — müsaade et de geçeyim

    он не дал мне отве́тить — cevap vermeme vakit bırakmadı

    не дава́ть спать кому-л.birini uyutmamak

    он не даст нам встре́титься — bizi görüştürmeyecek

    не дать вспы́хнуть войне́ — savaşın patlamasına yol vermemek

    он не дава́л себя́ сфотографи́ровать — fotoğrafını çıkartmazdı

    дава́ть вы́пить — içirmek

    дава́ть поню́хать — koklatmak

    мы стара́лись не дать ему́ оторва́ться / уйти́ вперёд (о гонщике)onu kaçırmamaya gayret ediyorduk

    ему́ бо́льше 20 (лет) не дашь — 20 yaşından fazla göstermiyor

    8) разг., повел., в соч.

    дава́й дружи́ть — gel dost olalım

    дава́й потанцу́ем / танцева́ть — gel dans edelim

    дава́й пиши́! — haydi yaz!

    дава́йте рабо́тать вме́сте — gelin beraber çalışalım

    дай, ду́маю, пойду́ посмотрю́ — gidip bakayım dedim

    дава́й я тебе́ помогу́ — yardım edeyim sana

    ••

    недоста́тки даю́т себя́ знать — eksikler kendini duyuruyor

    он прие́хал, не дав знать — habersiz geldi

    он не дал себе́ труда́ поду́мать — düşünmek zahmetine girmedi

    дава́ть кому-л. поня́ть — ihsas etmek

    дава́ть сло́во — söz vermek

    дать себе́ сло́во не... — bir şeye tövbe etmek

    дава́ть показа́ния — ifade vermek

    Русско-турецкий словарь > давать

  • 14 winken

    winken <winkt, winkte, gewinkto fam gewunken> ['vıŋkən]
    I vi
    1) ( Zeichen geben) işaret vermek, işmar etmek [o geçmek], sinyal vermek;
    mit der Hand/einem Taschentuch \winken el/mendil sallamak
    2) ( erwarten)
    jdm winkt etw birini bir şey beklemek, birine bir şey görünmek
    II vt
    jdn zu sich dat \winken el işaretiyle birini çağırmak;
    der Polizist winkte den Wagen zur Seite polis elini kaldırarak arabayı çevirdi

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > winken

См. также в других словарях:

  • seslenmek — nsz 1) Uzaktan bağırarak çağırmak, ünlemek Birkaç adım yürüdü, seslendi. Yusuf Bey, Yusuf Bey. S. Kocagöz 2) e Bir şey söylemek için sesini çıkarmak veya cevap vermek Kendisini kurtarmaları için ev sahiplerine seslenecek, işaret edecek oldu. M. Ş …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • numara — is., İt. numero 1) Bir şeyin bir dizi içindeki yerini gösteren sayı, rakam Kitap sayfasının numarası. 2) Ölçü Ayakkabısının numarasını gizliyor. 3) Benzer şeyleri ayırt etmek için her birinin üzerine işaret olarak yazılan sayı 4) Öğrenciye… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»